Merhaba çocuklar!

Tanrı’ya itaat etmek, O’nun söylediklerini yerine getirmek önemli değil mi? Ama her zaman kolay değil! Belki bazen ‘bu ne kadar zor RAB’ diye haykırırız. Bazen de bizden yapmamızı istediği şey diğerlerince ‘aptal’ görünür. Çünkü malesef dünyada ‘doğruluk’ ‘saçma’ görünür, doğal benliğimizin arzularına ‘ters’ gelir.

Yine de ne kadar ‘aptal’ görünse de itaat etmek önemlidir. Doğru olanı yapmamız konusunda Tanrı’nın bize güç vereceğine güvenmemiz gerekir. Gelin birlikte Kutsal Kitap’tan bir örneğe bakalım; Eski antlaşma’da Yeşu kitabının 6.bölümünde İsrail halkının Eriha kentini ele geçirişini okuyoruz. Burada ilginç olan şuydu, İsrail halkı Eriha’yı saldırmadı ya da savaşmadı. Kenti ele geçirmeleri için Rab onlardan alışılmışın dışında, acayip bir şey yapmalarını istedi;

Yeşu 6:3-5 ‘Siz savaşçılar, kentin çevresini günde bir kez olmak üzere altı gün dolanacaksınız. Koç boynuzundan yapılmış birer boru taşıyan yedi kâhin sandığın önünden gitsin. Yedinci gün kentin çevresini yedi kez dolanın; bu arada kâhinler borularını çalsınlar. Kâhinlerin koç boynuzu borularını uzun uzun çaldıklarını işittiğinizde, bütün halk yüksek sesle bağırsın. O zaman kentin surları çökecek ve herkes bulunduğu yerden dosdoğru kente girecek.’

Her hangi bir komutan böyle bir talimat verirse herkes güler değil mi! Eriha’dakiler de belki çok güldüler. Çünkü şehrin kapıları sımsıkı kapatılmıştı ve İsraillilerin içeri girmesine imkan yoktu.

Ama ne oldu biliyor musunuz? İsrail Halkı Tanrı’nın isteği ne kadar ilginç olsa da O’na güvendi ve itaat etti. Altı gün boyunca dolandılar, bağırdılar ve ‘surlar çöktü.’

Çocuklar biz de aynı İsrail halkı gibi Tanrı’ya güvenelim, diğer insanlar tarafından ‘saçma’ görünse bile ‘düşmanlarımızı’ sevelim, kopya çekmeyelim. Her zaman Tanrı’nın ‘doğru’luğunu arayalım.

Bizi takip edin: