Merhaba çocuklar!
Davut’la Golyat’ın hikayesini geçen hafta anlatmıştık. Hatırlarsanız Davut kendinden kat kat güçlü olan Golyat’ı yenmişti. Peki sizce bu galibiyetten sonra ne oldu? Herkes onu kahraman ilan etmiştir değil mi? Aslında pek de böyle olmadı İsrail’de ona karşı olan bir düşman vardı; İsrail Kralı Saul!
Davut bu düşmana karşı çareyi kaçmakta buldu. Dağlarda, tepelerde, mağaralarda saklanarak Saul’dan kaçtı. Bu sürede iki kez Kral Saul’u öldürme fırsatı vardı. Kral Saul onu ararken, Davut’un saklandığı mağaraya geldi. Davut istese onu öldürebilirdi ama bunu yapmadı. Çünkü bir insanı öldürmek Tanrı’nın gözünde büyük bir günahtı. Hem de Davut, Tanrı’nın kendisini kurtaracağını biliyordu ve O’na güveniyordu.
1 Samuel 26:9-11 ‘Ne var ki Davut, ‹‹Onu öldürme!›› dedi, ‹‹RAB’bin meshettiği kişiye kim el uzatırsa, suçlu çıkar. Yaşayan RAB’bin adıyla derim ki, RAB kendisi onu öldürecektir; ya günü gelince ölecek, ya da savaşta vurulup yok olacak. Ama RAB’bin meshettiği kişiye el uzatmaktan RAB beni uzak tutsun!’
Davut, kötülük yapmadı, hakkına aramadı. RAB’bin onu kurtarmasını beklemeyi öğrendi. Biz de bugünlerde beklemeyi öğreniyoruz değil mi? Çok istediğimiz halde dışarı çıkamıyoruz, çok sevdiğimiz kişilerle görüşemiyoruz. Bunun gibi bazen yaşadığımız zorluklarda, Tanrı’nın ne istediğini düşünmeden, hemen çözüm bulmak istiyoruz değil mi? Önemli bir karar alırken mutlaka Tanrı’nın isteğinin ne olduğunu düşünelim ve ‘İsa benim yerimde olsaydı ne yapardı?’ diye kendimize soralım.
Özdeyişler 16:3 ‘Yapacağın işleri RAB’be emanet et, O zaman tasarıların gerçekleşir.’