Çocuklarımıza bu önemli hayat dersini öğretmemiz esastır: Hak ettiğinizde başkalarının sizi övmesine izin verin ama asla ve asla iyi niteliklerinizden ve başarılarınızdan söz eden siz olmayın.

Tabii ki çocuklarımın kendilerini değerli görmelerini isterim. Hepimiz isteriz. Ama onların çaresizce ‘bana bakın, beni sevin’ hareketleriyle değer görmeye çalışmalarına izin verirsek, Tanrı’nın bize emanet ettiği bu küçük değerli çocukları fena halde yanlış yönlendirmiş oluruz. Çünkü kendilerini methetmeleri neredeyse hiçbir zaman bekledikleri sonuçlara yol açmaz. Hevessiz bir gruba ne kadar harika olduğunuzu hevesle anlatmanız kendinizle ilgili iyi ve sağlıklı bir görüş ortaya çıkmaz.

Çocuklarımızın kendilerine verdikleri değer, Tanrı’nın gözünde değerli olduklarına dair verdiğimiz öğretişlere dayanmalı. Koşulsuz bir şekilde sevildiklerini hissetmeliler; herkese neden takdir görmeleri gerektiğini çaresizce kanıtlamaya çalışmamalılar. Kendilerini methetmelerine izin verirsek, değerimizin performansımıza bağlı olduğuna dair yanlış anlayışı sağlamlaştırırız.

Kendini methetmek ile tevazu sahibi olmak birbirinden o kadar da uzak değil. Nitekim kendini en çok methedenlerin en az özgüvene sahip, en acılı insanlar olduklarını düşünüyorum. Çocuklarımıza sevildiklerini ve özel olduklarını öğretebiliriz, çünkü Tanrı onları yarattı ve seviyor. Diğer tüm başarılar veya çeşitli özelliklere sahip olmak gerekli değildir ama iyidir. Zaten iyi olan her şey Tanrı’dan gelir; bize, böbürlenmeye yer kalmaz.

http://yourmomhasablog.com/2015/02/01/when-the-obsession-with-self-esteem-creates-unlikable-and-spritiually-deficient-kids/ sayfasından alıntılanmıştır. 3.2.2015 erişilmiştir.

Bizi takip edin: