child-watching-parents

Çocukların akılları güzel birer çelik kapan gibidir. Eğer kızım babasının 4 yıl önce -daha ana okuluna başlamadan önce bile, söylediği önemsiz bir sözü hatırlıyorsa, gördüğü ve duyduğu daha önemli şeyleri kesinlikle hatırlıyordur.

Yetişkin olarak sık sık çocukların çok dikkatli olmadıklarını var sayarız. Ama onların bize baktıklarının farkında olmadan onlara o kadar çok şey öğretiyoruz ki! Aslında çocuklar hep dikkatlidirler, televizyon seyrederken bile. Aşağıda çocukların bizi seyrettiklerini bilmediğimizde onlara öğrettiğimiz 5 ders var.

1. Başkalarına nasıl muamele göstermeleri gerektiğini öğretiyoruz. Çocuklarımız başkalarına gösterdiğimiz her muameleyi görürler. Kasiyere kaba davrandığımızda görürler. Eşimizle sert konuşmamızı dikkate alırlar. Bir dostumuzu arayıp başkası hakkında kötü şeyler söylediğimizde yine bizi seyrediyorlar. Başka kişilere yönelik davranışlarımıza dikkatlice bakarlar çünkü yetişkinlerin nasıl davrandıklarını öğrenmek isterler. Bütün sosyal durumlarda onlar için en önemli örnekler biz oluyoruz.  O zaman başkalarının duygularını umursamadığımızda, biz onlara kabadayı olmayı öğretmiş oluyoruz.  Başka bir ifadeyle favori tavrımızın kaba, gücenmiş ve öfkeli olmak olduğunu gösteriyoruz. Ve en önemlisi ilişkilerimizde imanımızın hiç önem taşımadığını gösteriyoruz. Aslında bu ayeti yerine getirmemiz gerekir: Koloseliler 3:12 “Öyleyse, Tanrının kutsal ve sevgili seçilmişleri olarak yürekten sevecenliği, iyiliği, alçak gönüllülüğü, sabrı, yumuşaklığı giyinin“.

2. Karı koca olmayı öğretiyoruz. Çocuklarımız birkaç karı kocayı tanır ama sadece bir çift sürekli onlarla birlikte olur. Sadece bir çift onların önünde her gün stres, aşk, dua, fedakarlık, taviz, anlaşmazlık ve eğlence ile uğraşır. Evli olmanın ne anlama geldiğini öğrenmek için onların en iyi kaynağı biziz. Ve onlar bizi iyi seyrediyorlar. Bir çok yetişkin hala, anne babalarının kötü evliliklerinde yaşadıkları sonuçlara katlanmak durumundadırlar. Ve birçoğu anne babalarının ve kendi evliliklerini zedeleyen döngüleri kırmaya çalışıyorlar. Hristiyan evlilikler müjdeyi resmetmeli, çünkü o şekilde tasarlanmıştır. Çocuklarımız keşke bizim evliliklerimizden bunu öğrenseler:  1. Korintlier 13:4-8 “Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz.  Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla sevinir.  Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır. Sevgi asla son bulmaz”.

 3. Onlarla ilgili ne hissettiğimizi öğretiyoruz. Çocuklarımız yanımızda dururlarken onlar hakkında ne kadar ve neler konuşuyoruz? Onlar hakkında utanç verici öyküler anlatır, onlarla dalga geçeriz. Acaba kaç kere bu konuştuklarımız hakkında onlardan özür diledik? Bunları hep ‘dürüstlük’ veya ‘eğlendirmeye çalışmak’ adına yapıyoruz. Kaç kere ebeveynliğin ağırlığı yüzünden yakınıyoruz, ya da onlara ‘keşke burada olmasaydınız’ şeklinde davranıyoruz? Başkalarına kaç kere çocuklarımızın bizi sinir ettiğini ya da ‘artık onlarla uğraşmak istemediğimizi’ ifade ederiz? Bugünlerde bu sorun ebeveynler için çok popüler oldu, özellikle sosyal medya çocuklarımız hakkında yakınmak için pratik ve eğlendirici bir yol oldu.  Bir kere durup sevdiğimiz bir kişinin bizim hakkımızda aynı şeyleri söylediğini düşünmemiz gerekir. Mesela kocanızın Facebook’ta şöyle bir şey paylaştığını öğrenseniz: “Eve geldiğimden beri karım hiç durmadan konuşuyor. Yatma zamanı daha gelmedi mi?  #sükunetaltındır”. Aklı başında bir koca asla böyle bir şey yazmaz. Oysa çocuklarımız hakkında benzer şeyler yazdığımızda gücenmeyeceklerini düşünürüz.  Ebeveynliğin zor olmadığını söyleyemem ama çocuklarımızı rahatsız hissettirmeden birbirlerimizi destekleye bileceğimizi söylüyorum. Onlara yumuşak sözler söyleyebiliriz:  Özdeyişler 16:24 “Hoş sözler petek balı gibidir, cana tatlı ve bedene şifadır”.

4.  Adaletsizliğe ne tepki vermeleri gerektiğini öğretiyoruz. Düşünün ki çocuğunuz okul projesi için akşam tüm gayretini toplayıp, emek vererek harika bir çalışma çıkartmış. Sabah çocuğunuzla birlikte okula gittiğinizde diğer bir kaç çocuğun projeleri için bariz şekilde velilerinden yardım aldıklarını –hatta projeleri velilerin kendilerinin yaptığını fark ediyorsunuz ve değerlendirme sonucunda da yardım alanların çok daha yüksek not aldıklarını fark ediyorsunuz. Bunu öğrendiğinizde ilk tepkiniz nasıl olurdu? İlk düşünceniz hemen o öğretmenin yanına gidip içinizi dökmekse ya da okul müdürü ile konuşup çocuğunuzun notunu değiştirmesini rica etmekse, durup bir nefes alın. Biz çabucak çocukların hayatlarındaki problemleri çözme ve onların hıçkırıklarını yatıştırmak isteriz. Hemen daha üst bir makama gidersek, çocuğumuz ‘haksızlığa uğradı’ diye yakınırsak, pazarlık yaparsak ya da kaba davranırsak, çocuğumuza çok kötü bir alışkanlık öğretmiş oluyoruz. Şöyle davranmak daha iyi olacaktır: çocuğunuza yaptığı şeyin çok güzel olduğunu söylemek, gelecek sefer daha iyisini yapabileceği konusunda yüreklendirmek hoş olur. Çünkü hep beraber haklı olarak, ‘hayatın adil olmadığını’ anlarsınız. Çocuklarımız hayal kırıklığına uğrayacaklarını, bazen her şeyin yolunda ve yararlarına gitmeyeceğini erken yaşta öğrenirlerse daha iyi olur. Çocuklarımıza her zaman iyi şeyleri zorla verirsek, onlarda bir ‘hak ediyorum’ duygusu uyandırırız ve birisi bu duyguya yakalandığı zaman bu duygudan kurtulması çok çok zor olur. Çocuklarımız bazen başarısız olacaklar. İnsanların öngördüğü şöhreti  kaçıracaklar. İsa’nın uğradığı haksızlık, kimseninkine benzemiyordu. Çektiği acı kimseninkine benzemiyordu. Çocuklarımız hayal kırıklığına uğradıklarında onlara alçak gönüllülüğü ve yumuşak huylu olmayı öğretelim. Hatta adaletsizlik bazen bize iyi bile gelebilir: Yakup 1:2-4  “Kardeşlerim, çeşitli denemelerle yüz yüze geldiğinizde bunu büyük sevinçle karşılayın. Çünkü bilirsiniz ki, imanınızın sınanması dayanma gücünü yaratır.  Dayanma gücü de, hiçbir eksiği olmayan, olgun, yetkin kişiler olmanız için tam bir etkinliğe erişsin”.

5. Hristiyan olmayı öğretiyoruz. İmanımız çocuklarımız için önemlidir. Onu nasıl yaşadığımız, kapalı kapılar arkasında nasıl davrandığımız ya da olaylara nasıl baktığımız önemli mi? Bazen bir şey söyleriz ama davranışlarımız ile tamamen tersini yaparız. Ve çocuklarımız bu tutarsızlıkları net bir şekilde görür.   Merak ederler: ‘eğer bu film benim için kötüyse, onlar nasıl seyredebilirler?’ Ne kadar imanımız, lütfumuz ve sevecenliğimiz olduğunu merak ederler, itiraf etmek konusunda ne kadar istekli olduğumuzu merak ederler. Onlar bizi seyrediyorlar. Hristiyanlığın ne olduğu ile ilgili önlerine açık ve net bir resim koyuyor muyuz? Gitgide imanımız güçleniyor mu? Dua etmeyi, Kutsal Kitap’ın hayatlarındaki nihai yetki olduğunu onlara öğretiyor muyuz? Bunları yaşamak zordur ama Mesih’e benzemeye çalışmanın yararları çoktur. Bir, Her gün daha çok Mesih’e benziyoruz. İki, çocuklarımız her gün İsa’yı daha çok görürler. Yani her iki taraf da kazanır bu durumda (kazan-kazan ilkesi). Belki kendimizi eleştirmek acı gelir ama olsun.  İsa Matta 5:16’da şunu söyledi:  “Sizin ışığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görerek göklerdeki Babanızı yüceltsinler!››Belki daha da zor olan görev, hem sıradan hem de sıra dışı, hem iyi hem de kötü durumlarda çocuklarımızın önünde parlamamızdır. Seyrediyorlar! Ve onlar parlamamıza değerdir.

Çocuklar dikkatleri dağılmış gibi görünüyor olsalar dahi her an dikkatli olurlar. Her saniye anlamlı ve önemlidir. Biz de Tanrı’yı önemsiyorsak, O’nun ışığı olarak ailemiz içerisinde parlarsak, çocuklarımız en önemli dersleri öğrenmiş olurlar. Televizyonu seyrederken bile. Haydi parlamaya devam edin!

http://yourmomhasablog.com/2014/03/20/five-things-we-teach-our-kids-when-we-dont-know-theyre-watching/ ‘dan uyarlanmıştır.  2/4/2014 erişilmiştir.

Bizi takip edin: